Medine denince akla ilk gelen yer şüphesiz ki Mescid-i Nebevi’dir. Sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s)’in doğduğu yer Mekke’yi ardında bırakarak hicret ettiği Medine yani eski ismiyle Yesrib’e geldiğinde muhakkak ki bu güzel şehrin İslam dini için çok önemli bir konuma geleceğini biliyordu.

Yesrib (Medine) halkı efendimiz (s.a.s)’i büyük bir saygı, coşku ve itaat ile karşılamıştı. Lakin hem ikamet edeceği, toplanıp mühim meselelerin konuşulacağı hem de ibadet edilebilecek özel bir yer gerekiyordu. Bu yeri belirlemek üzre Efendimiz (s.a.s)’in talimatı doğrultusunda salıverilen devesi Kusva, Neccaroğullarından Sehl ve Süheyl isimli iki yetimin hurma kuruttukları arsalarına oturdu. Bu iki yetim Yesrib’li müminlerden Muaz Bin Afra (r.a.)’nın himayelerindeydiler.

Bu vesile ile Efendimiz (s.a.s) bu arsayı satın almak istediğini Muaz Bin Afra (r.a.)’a bildirdi. Muaz Bin Afra (r.a.) bedelini iki yetime ödemek kaydı ile bu büyük şerefe nail olabilmek için bağışlamak arzusunu iletti. Lakin Efendimiz (s.a.s) bu teklifi kabul etmediler ve bedeli olarak kabul edilen on miskal altın mukabili ödemeyi Hz. Ebu Bekir (r.a.)’ ha yapmaları emri ile arsayı satın almış oldular.

TEMELLER ATILIYOR…
Sahabe-i ikram hemen arsayı temiz ve inşaa etmeye müsait hale getirdiler. Temel atılacağı zaman Efendimiz (s.a.s)’in yanında Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali bulunuyordu. Müminlerden biri ‘’ Ya Resulullah, yanınızda sadece bu birkaç kişi mi var?’’ diye sorunca Efendimiz (s.a.s)’de ‘’-Onlar benden sonra işi yönetecek olanlardır…’’ buyurdular.

Mescid-i Nebevi’nin duvarları gayretli bir çalışma akabinde kısa bir zaman içinde yükseldi. Dört duvarı kerpiç ve üzeri açık bir vaziyyette inşa olunan mescid, kıblesi henüz Mekke olarak tayin olunmadığından Kudüs’e doğru idi. İçinde Efendimizin (s.a.s)‘in hutbe verirken dayandıkları bir hurma kütüğü bulunuyordu. Mescid-i Nebevinin yanına önce biri Hz. Sevde, diğeri Hz. Aişe’ye ait iki oda yapılmıştır. Daha sonra zaman içerisinde hane-i saadetin nüfusunca oda sayıları da arttırılmıştır.

OSMANLI DÖNEMİNDE MESCİD-İ NEBEVİ
Osmanlı Devletinin idaresi altında bulunan tüm bölgeler gibi Hicaz ve Arap Yarımadası’da önemli hizmetler ve eserler kazanmıştır. Ancak, saltanat süren padişahların ve Osmanlı idaresinde bulunan müslümanların bilhassa bu kutsal topraklara verdiği önem neticesinde Mekke ve Medine’de hem harem-i şeriflerde hem de civarlarında pek çok önemli eser asıllarına uygun olarak imar ve inşaa edildi. Artık tamamen harap olmaya yüz tutuğunu öğrenen Sultan Abdülmecid Han yeni bir inşaa planı üzerinde Mescidi-i Nebevi’ye bugünkü şeklini veren çalışmayı yaptırdı. İslamın ilk yıllarının anılarını saklayan sütunların da kullanıldığı bu yenileme esnasında Ravza-i Mutahhara ile Hücre-i Saadet ayrı bölümler olarak tasarlanmakla beraber Efendimiz (s.a.s)’in ‘’- Evimle minberim arası cennetten bir bahçedir’’ şeklinde ki hadislerinin manası üzerine sadık kalınmıştır. Halihazırda mevcut Osmanlı hatları, çiniler, kubbeler, ayet, kasideler ve Efendimiz (s.a.s),in sıfatlarının nakşedildiği muntazam çalışma Mescid-i Nebevi’ye gelen herkesi derin bir ruh alemine götürmektedir.

Osmanlı devletinin bu mübarek mescide ilgisi Kanuni Sultan Süleyman zamanında başlamış olup, daha sonra hanedanda tahta geçen hemen hemen bütün padişahlar Medine ve Mekke’ye hizmeti bir görev adlettikleri için hizmette adeta yarışmışlar, Mescid-i Nebevi’de zamanının gerektirdiği tamirat ve tadilatları aksatmamışlardır.

GÜNÜMÜZDE MESCİD-İ NEBEVİ
Günümüzde Mescid-i Nebevi Kral Fahd döneminde genişletme çalışmalarının ardından 730 bin müminin aynı anda ibadet edebileceği bir hal almıştır. Ki bu rakam zaman zaman bir milyon kişiye dahi çıkmaktadır.

10 adet minaresi bulunan mescidin 6 tanesi yenidir, 104 metre yükseklikte ve beş şerefelidir. Minarelerin üzerindeki altın kaplama hilaller Türkiye’de imal edilmiştir. 81 adet kapısı vardır. Soğutması 7 km. uzakta kurulmuş tesislerden tünel vasıtasıyla sağlanmaktadır. Allah (c.c.) her mümine bu mübarek mescidi görmeyi, içerisinde Peygamber efendimiz (s.a.s) ile birlikte
Hz. Ömer (r.a.) ve Hz. Ebubekir (r.a.)’nda kabirlerini ziyaret ederek dua etmeyi nasip eylesin